ARZU KAYA URANLI - ABD’de İslamofobi nereye gidiyor?

Geçen hafta din özgürlüğü hakkında yazdığım makaleye bir çok kayda değer yorum gelince, bu hafta hem bu yorumları sizinle paylaşmak, hem de ABD’de din özgürlüğünün ne denli olumlu işlediğini anlatmak istiyordum. Ancak, ironik bir şekilde haftaya bir Şıh tapınağında meydana gelen trajik saldırının hararetli tartışmalarıyla başladık.

Wade Michael Page adlı bir gazi, Milwaukee, Wisconsin’da bir Şıh tapınağında Pazar ayini için toplanan cemaate ateş açarak 6 kişinin ölümüne sebep oldu ve ardından intehar etti. FBI tarafından ‘iç terörizm’ olarak tanımlanan saldırı, ‘nefret suçu’ kabul ediliyor. FBI ajanı, Teresa Carlson, saldırının detayları araştırılırken ‘beyaz ırkçı hareketi’yle Page arasındaki bağları incelediklerini söyledi.

Bu utanç verici, kanlı saldırının ardından bana da, ABD’de din özgürlüğünün işleyişi yerine nefret suçu, dini inanç ayrımcılığı konularında yazmak düştü.

Saldırı, Amerika genelinde 11 Eylül’den bu yana nefret suçlarına yüzlerce kurban veren Şıhler arasında endişeye yol açtı. Şıh toplumunun bazı üyeleri kendilerini, “Bizler barışçı insanlarız, militan Müslümanlar degiliz” gibi açıklamalar yapmak zorunda hissettiler. Washington Din ve Eğitim merkezli Şıh Konseyi Başkanı, Rajwant Singho, Associated Press’e saldırının cehaletin bir sonucu olduğunu söyledi. Singho, “Bu tür bir olayın gerçekleşmesinden 9/11’dan beri korkuyorduk. Çünkü geçen zaman içinde çok büyük ihmaller yapılıyor ve Amerikalılar bizi Taliban üyesi ya da Usame bin Ladin’le bağlantılı zannediyor.” dedi.

Kolunda 9/11 dövmesi bulunan Page’in Şıh tapınağı üyelerini müslüman zannederek öldürmüş olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.Bu sebeple henüz hiçbir kesin kanıt bulunmamasına rağmen saldırının İslamofobi ile ilişkili olup olmadığı da inceleniyor.

Homeland Security (DHS)*’den eski bir analist, Daryl Johnson, Huffington Post’a yaptığı açıklamasında “Bu tür saldırıları ortadan kaldırmak için DHS’de mutlaka yerli saldırılar için bir terör birimi oluşturmak gerek. Ancak maalesef bu konuda büyük bir ihmal var.” dedi. “ABD’de sürekli müslümanlar saldırıya uğruyor. Artık DHS’de müslümanlara yönelik tehditleri değerlendiren bir birimin açılması şart. Saldırının Şıh tapınağına yapıldığını biliyorum ama bu saldırının, [saldırganın] onları Müslüman zannettiği için yapılmış olması çok büyük bir olasılık” diye konuşan Johnson, camilere yönelik şiddet günden güne artarken şimdiye dek toplumu uyaracak tek bir istihbarat raporu bile yayınlanmamasının çok vahim olduğunu vurguladı.

Page’in Oak Creek Şıh tapınağını niçin seçtiği henüz bilinmiyor. Kimileri Şıh tapınağı üyelerinin ‘türban’ takmasından ve nisbeten koyu tenli olmasından dolayı Müslüman zannedilmesinin güçlü bir olasılık olduğunu vurguluyor.

CNN’den Carol Costello da saldırıyı İslamofobi ile ilişkilendirenlerden. Bu konunun milli bir mesele olarak ele alınıp ciddiyetle tartışılması gerektiğini savunan Carol, “Birçok gözlemci, 11 Eylül’den beri Şıhlar haksız yere saldırılara hedef oluyor’ derken farkında olmadan Müslümanların hedef gösterilmesine hak verdiklerini ima ediyorlar ve maalesef 11 Eylül’den bu yana Müslümanlar bu tip saldırılara sık sık hedef oluyorlar da.” diyor. “

Evet, 11 Eylül’den beri, Müslümanlar bir çok saldırıya hedef oldu. Hatırlanacağı gibi, Missouri’de bir cami yakılarak yerle bir edildi. Murfreesboro, Tennessee sakinleri,mahallelerinde cami açılmaması için ısrarlı bir şekilde büyük mücadele veriyor. Washington, DC’de, İç Güvenlik Komitesi Başkanı Peter King, kongrede, Müslüman radikalleşme konulu bir dizi oturumlar yaptı ve aşırılık yanlısı Müslümanların ABD hükümetini etkilediğini iddia etti.

Bu noktada Colorado Eyalet Üniversitesi’nde sosyoloji doçenti olan Lori Peek’in, 11 Eylül’den sonra Müslüman Amerikalılara yönelik endişe verici şiddet dolu tepkileri ele aldığı “Behind the Backlash” adlı kitabından bahsetmeden geçemeyeceğim. Peek, kitabında görüştüğü 140 Müslüman Amerikalı’nın anlattıklarının ışığında, ABD’de 11 Eylül öncesi ve sonrası önyargı, ayrımcılık, dışlanma ve taciz gibi konulara eğiliyor. Kitap, 11 Eylül sonrasında masum Müslüman Amerikalıları suçlamanın ne denli yaygınlaştığına dikkat çekiyor.

Öte yandan, merak ediyorum, beyaz ırkçılık tehdidi hakkında niçin hiç bir şey duymuyoruz? Sivil bir toplum örgütü olan Yeni Amerika Vakfı’na göre,11 Eylül’den bu yana cihata dayalı dört terör saldırısı yapılmıış olmasına rağmen aşırı sağ kanatın yaptığı saldırıların sayısı 8’e ulaştı. Ama yine de, her nasılsa, 11 Eylül’den bu yana sağ kanat militanlara rağmen ABD’de de “terörizm” denince ilk akla gelen El Kaide oluyor ve diğer sağcı militanlar genellikle kamu tarafından göz ardı ediliyor. Oysa, bence sağcı militanlar, politik ve sosyal görüşlerini ifade edebilmek için El Kaide örgütünden daha çok şiddet kullanma eğilimi sergiliyor.

Sonuç olarak gerçekten de Wisconsin’deki saldırının İslamofobiyle ilgisi var mı yok mu henüz bilmiyoruz ancak İslamofobinin ABD’de ciddi şekilde yükselen bir problem olduğundan ve gelecekte oluşacak daha yoğun bir şiddeti engellemek için hemen önüne geçilmesi gerektiği kesin.Bugünlerde ABD’deki din özgürlüğü maalesef İslamofobinin gölgesinde kalıyor. Bu yüzden bu hafta bu konuda yazmak mümkün olmadı. Umarım, ABD’deki  mutlak din özgürlüğü hakkında birçok makale yazmanın ve okumanın mümkün olacağı günler çok uzakta değildir!

*FBİ’in 9/11’den sonra ülke içinde oluşabilecek terör saldırılarını engellemek için kurulan “Anavatanı Koruma Birimi”

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.